20. yy’da pek çok bilimsel gelişme ve araştırma sayesinde geçmişin hiç olmadığı kadar aydınlandığını gördük ama aynı zamanda tarihin –nihayetinde olay örgüsü oluşturmaya dayandığına göre– kurmaca olduğunu da (Paul Veyne, Paul Riccoeur, vd.) öğrendik, sadece “büyük” tarihin değil içinden geçtiğimiz dönemin de iktidarlar tarafından nasıl yazıldığına doğrudan tanıklık ettik ve geleceğe doğru ilerledikçe aydınlandığına inandığımız geçmiş tasavvuru böylelikle sorunsallaştı. Felsefî tartışmalar ile alternatif tarih çalışmaları birbirini izledi, ancak 21. yy’a üstümüzdeki kirden arınarak girdiğimiz elbette söylenemez, siyasetin neden olduğu kir bir yana tarihyazımının “malzeme”si ve yapısal özellikleri nedeniyle hep sorunlu bir alan olarak kalacağı da muhakkak. Peki, sanat alanında durum nedir? Zira Varlık’ta Mart sayımızın dosya konusu “Sosyal Medya Çağında Sanat Tarihi Yazımı”.
Sanat sözcüğüne yüklediğimiz anlamdan dolayı sanat tarihini siyasetten veya piyasa koşullarından arınmış masum bir alan sanıyorsak yanılıyoruz, ayrıca tarihyazımının tüm yapısal sorunlarını taşımakla birlikte, nesnesi sanat olduğu için oldukça tartışmalı bir alandan bahsediyoruz. Bu ayki dosyamız tüm bunları ortaya koymakla kalmıyor, daha ileriye gidiyor, sanatçılar için sosyal medyanın aracıları ortadan kaldıran özgür, demokratik bir mecra mı, yoksa –sanat söz konusu olduğunda bile– algoritmalarla algıyı belirleyen, takipçi sayısına göre gündem oluşturan bir mecra mı olduğunu sorguluyor, gelecekte sanat tarihi yazımını nasıl etkileyeceğini tartışmaya açıyor. Barış Acar’ın hazırladığı dosyamızda sanat tarihçileri, eleştirmenleri, sanatçılar, küratörler söz aldı – keyifle okumanızı diliyoruz. Kapsamı her anlamda geniş tutmaya çalışsak da eksiklerimizin bulunduğunu görüyoruz, eleştirilere açığız, ele aldığımız meselelerin sadece bizde değil başka yayınlarda da sürmesini, genişletilmesini umuyoruz.
Mehmet Erte