Edebiyatın coğrafya ile ilişkisini irdelemek meseleye birçok farklı yönden bakmayı gerektiriyor.
Bu birçok soruyu da beraberinde getiriyor:
– Bir edebiyatçının yaşadığı coğrafya onun edebiyatında etkili midir?
– Bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya gitmek ya da bunun anlatılması edebiyatı etkiler mi?
– Coğrafya ve mekân arasında nasıl bir ilişki vardır?
– Coğrafya nasıl şekillenir, bunun politik olanla bağlantısı nedir ve edebiyatçı bundan nasıl etkilenir, buna nasıl hizmet eder?
– Edebiyatçıların yarattığı kurgusal coğrafyalar nasıl meydana gelir, bunlar nasıl bir gerçeklikten referans alırlar?
– Edebiyatçıların başka coğrafyalarda alımlanması nasıl olur?
– Coğrafya, edebiyatçıların metinlerinde nasıl bir kurmaca unsura dönüşür?
– Bireyin iç mekânı olduğu gibi iç coğrafyası da var mıdır? İçsel coğrafya nasıl kurulur?
Bu yıl dördüncüsünü gerçekleştirdiğimiz “Edebiyatın İzinde” sempozyumlarının konusunu “Edebiyat ve Coğrafyalar” olarak belirlerken yukarıdaki sorulara cevaplar aramak niyetindeydik. 25-26 Mayıs 2018 tarihleri arasında, Bağlam Yayınları işbirliğiyle Didem Ardalı Büyükarman ve Banu Öztürk ile birlikte düzenlediğimiz bu sempozyumda yerli edebiyat üzerinden ilk defa bu kadar geniş çapta edebiyat ve coğrafya ilişkisi konuşuldu, bu ilişkinin barındırdığı sosyal, psikolojik, felsefi ve görsel birçok unsur irdelendi.
Edebiyatta coğrafya, edebî coğrafya terimleri, tütün gibi bir üretim nesnesinin nasıl kurguyu da belirleyen bir coğrafya yarattığı, edebiyatın “içsel vatansızlığı”, “köy romanı” kavramı, Servet-i Fünûn dergisi üzerinden modernlik tecrübesinin coğrafyada ve zihinlerdeki yansımaları, bugünün yazarlarının kendi metinlerinde yarattıkları coğrafyalar, çeşitli yazarların Avrupa tahayyülleri ve bunların kurgu ve coğrafyadaki ilişkileri, muhayyel mekânlar ve diyarlarla beslenen coğrafyalar, felsefenin coğrafyayla buluşması sempozyumda tartışılan meseleler arasındaydı.
Daha sonra tamamı Bağlam Yayınları tarafından kitaplaştırılacak olan “Edebiyat ve Coğrafyalar” sempozyumundan Varlık dergisi için seçtiğimiz üç metin var. Nüket Esen’den “Avrupa’da Bir Ahmet Mithat”, Gül Mete Yuva’dan “Théophile Gautier’ye Göre Barbarlık ve Uygarlık”, Erkan Irmak’tan “Uzaktaki, Gidilmeyen Ama Bizim Olan Köyü Bulma Denemesi: Köy Romanları Hangi Köyde Geçer”.
Edebiyatın daha çok tartışıldığı bir coğrafyada yaşamak dileğiyle…
Seval Şahin