Varlık dergisinin Temmuz 2018 sayısının dosya konusu “Edebiyat ve Coğrafyalar”.

Yorum bırakın

Edebiyatın coğrafya ile ilişkisini irdelemek meseleye birçok farklı yönden bakmayı gerektiriyor.

Bu birçok soruyu da beraberinde getiriyor:

– Bir edebiyatçının yaşadığı coğrafya onun edebiyatında etkili midir?

– Bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya gitmek ya da bunun anlatılması edebiyatı etkiler mi?

– Coğrafya ve mekân arasında nasıl bir ilişki vardır?

– Coğrafya nasıl şekillenir, bunun politik olanla bağlantısı nedir ve edebiyatçı bundan nasıl etkilenir, buna nasıl hizmet eder?

– Edebiyatçıların yarattığı kurgusal coğrafyalar nasıl meydana gelir, bunlar nasıl bir gerçeklikten referans alırlar?

– Edebiyatçıların başka coğrafyalarda alımlanması nasıl olur?

– Coğrafya, edebiyatçıların metinlerinde nasıl bir kurmaca unsura dönüşür?

– Bireyin iç mekânı olduğu gibi iç coğrafyası da var mıdır? İçsel coğrafya nasıl kurulur?

Bu yıl dördüncüsünü gerçekleştirdiğimiz “Edebiyatın İzinde” sempozyumlarının konusunu  “Edebiyat ve Coğrafyalar” olarak belirlerken yukarıdaki sorulara cevaplar aramak niyetindeydik. 25-26 Mayıs 2018 tarihleri arasında, Bağlam Yayınları işbirliğiyle Didem Ardalı Büyükarman ve Banu Öztürk ile birlikte düzenlediğimiz bu sempozyumda yerli edebiyat üzerinden ilk defa bu kadar geniş çapta edebiyat ve coğrafya ilişkisi konuşuldu, bu ilişkinin barındırdığı sosyal, psikolojik, felsefi ve görsel birçok unsur irdelendi.

Edebiyatta coğrafya, edebî coğrafya terimleri, tütün gibi bir üretim nesnesinin nasıl kurguyu da belirleyen bir coğrafya yarattığı, edebiyatın “içsel vatansızlığı”, “köy romanı” kavramı, Servet-i Fünûn dergisi üzerinden modernlik tecrübesinin coğrafyada ve zihinlerdeki yansımaları, bugünün yazarlarının kendi metinlerinde yarattıkları coğrafyalar, çeşitli yazarların Avrupa tahayyülleri ve bunların kurgu ve coğrafyadaki ilişkileri, muhayyel mekânlar ve diyarlarla beslenen coğrafyalar, felsefenin coğrafyayla buluşması sempozyumda tartışılan meseleler arasındaydı.

Daha sonra tamamı Bağlam Yayınları tarafından kitaplaştırılacak olan “Edebiyat ve Coğrafyalar” sempozyumundan Varlık dergisi için seçtiğimiz üç metin var. Nüket Esen’den “Avrupa’da Bir Ahmet Mithat”, Gül Mete Yuva’dan “Théophile Gautier’ye Göre Barbarlık ve Uygarlık”, Erkan Irmak’tan “Uzaktaki, Gidilmeyen Ama Bizim Olan Köyü Bulma Denemesi: Köy Romanları Hangi Köyde Geçer”.

Edebiyatın daha çok tartışıldığı bir coğrafyada yaşamak dileğiyle…

Seval Şahin

 

İyi okumalar.

Varlık 85 yaşında!

Yorum bırakın

85. yılımızı doldurduğumuz Temmuz 2018 sayımızda Murat Batmankaya “Varlık – Bir Uzun Koşu” başlıklı yazısında dergimizin kuruluşundan günümüze serüvenini önemleri hatları üzerinde durarak anlatırken, Süreyyya Evren “Ver Bize Bugünkü Dosyamızı da Haydi Varlık” başlıklı yazısında 90’lar ve 2000’lerdeki etkinliğine, Nilgün Tutal ise “Varlık: Dostluk ve Bilgi İçin” başlıklı yazısında son yıllarına yoğunlaşıyor.

Ayrıca Altay Öktem, Bâki Ayhan T., Behçet Çelik, Birgül Oğuz, Deniz Durukan, Erendiz Atasü, Feyza Hepçilingirler, Gamze Arslan, Gülce Başer, Hüseyin Ferhad, İnci Aral, Mehmet Can Doğan, Metin Cengiz, Murat Gülsoy, Murat Yalçın, Nazlı Karabıyıkoğlu, Nilgün Tutal, Pelin Buzluk, Salih Bolat, Selçuk Altun, Seray Şahiner ve Tuna Kiremitçi Varlık’ın edebiyat-kültür dünyamızdaki rolü, bir şair/yazar olarak kendi yazınsal serüvenlerindeki yeri, gençlerle ilişkisi, Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nin anlamı, Türkiye’deki güncel toplumsal/siyasi sorunlar karşısındaki tavrı konularında görüşlerini bildiriyorlar.

Varlık 85 yıldır okurlarından ve şair-yazarlarından aldığı güvenle var.

Hep birlikte Varlık’lı nice yıllara!

 

Varlık’ta Bu Ay (Temmuz 2018)

Yorum bırakın

Varlık 85 yaşında!

Altay Öktem, Bâki Ayhan T., Behçet Çelik, Birgül Oğuz, Deniz Durukan, Erendiz Atasü, Feyza Hepçilingirler, Gamze Arslan, Gülce Başer, Hüseyin Ferhad, İnci Aral, Mehmet Can Doğan, Metin Cengiz, Murat Batmankaya, Murat Gülsoy, Murat Yalçın, Nazlı Karabıyıkoğlu, Nilgün Tutal, Pelin Buzluk, Salih Bolat, Selçuk Altun, Seray Şahiner, Süreyyya Evren, Tuna Kiremitçi Varlık’ı anlatıyorlar.

2018 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri

Zeynep Uzunbay, Sina Akyol, Abdülkadir Budak, Metin Cengiz ve Salih Bolat’tan oluşan şiir seçici kurulu yaptığı değerlendirme sonucu ödülü oybirliğiyle Enver Ali Akova’nın “Olmasını İstediğimiz Bir Park” adlı dosyasına verirken; Eren Kolcuoğlu’nun “Göğün İlk Baskısı” adlı dosyasını ‘dikkate değer’ buldu.

Nursel Duruel, Feyza Hepçilingirler, Hatice Meryem, Mehmet Zaman Saçlıoğlu ve Feridun Andaç’tan oluşan öykü seçici kurulu, ödülü Semih Öztürk’ün “Önce Dağlar Kar Tutacak” adlı dosyasına verirken; Serkan Kaya’nın “Henüz Vurulmamış Atlar”, Elif Erdoğan’nın “Dokuzdan Küpe Çiçeği” dosyalarını ‘dikkate değer’ buldu.

Ödül alan ve dikkate değer bulunan isimlerin söyleşi, şiir ve öykülerini yayınlıyoruz.

Dosya: “Edebiyat ve Coğrafyalar” − Seval Şahin, Nüket Esen, Gül Mete Yuva, Erkan Irmak

Yazı: “Topluöldürümün 25. Yılında Sivas Kitapları” (Atilla Aşut) − Ne Baba Ocağı Ne Mezar Taşı: Kayserili Müntehir Şair Galip Efendi (Ramazan Parladar) − Yeditepe Bienali’nin Düşündürdükleri (Rumeysa Kiger) − Sinema ve Edebiyat: Burak Aksak ile Söyleşi Mehmet Özer − Şiirin Değeri Nasıl Belirlenmez (Tuğrul Tanyol) − Tahir Abacı’ya Zorunlu Cevap (Salih Bolat) − Honduras’ın Çılgın ve Huzursuz Ruhu: Clementina Suárez (Tozan Alkan)

Desen: Öykü Doğan

Varlık Kitaplığı: Türkiye’de Yeni Hayat: İnkılap ve Travma – Zafer Toprak (Erendiz Atasü) . Edebiyatta Eleştirinin Eleştirisi / Ayşegül Tözeren (Derya Çakır) − Durmadan Leyla / Aslı Tohumcu (Deniz Durukan) − Murat Özyaşar ile Söyleşi (Dolunay Aker) − Kalk Gidelim Edirne / Esra Alkan (Hasan Akarsu) . İran: Aklın İmparatorluğu / Michael Axworthy (Yaşar Öztürk) . Şiir Günlüğü (Gültekin Emre) .  Küresel Haberler (Zeynep Şen)

Varlık bu ay da Sinema ve Edebiyat, Eksen, Şiirlerle Latin Amerika, Küresel Haberler köşeleri ve son çıkan kitapların tanıtıldığı Varlık Kitaplığı bölümüyle okurlarıyla buluşuyor.

“Varlık”, Temmuz 2018 / Editörden: ” ‘Varlık’ hepimizin belleği. ‘Varlık’ edebiyatın dönüştürücü gücüne inananların dergisi.”

Yorum bırakın

Kültür dünyamızın gelişiminde önemli rol oynayan, edebiyatı Türkiye’nin güncel siyasi / toplumsal sorunlarından ayırmadan, sorgulayıcı ve dönüştürücü tanıklığını sürdüren, ana çizgisini yitirmeden dönemlere göre değişen, tarihi boyunca yeni kuşaklarla iletişimini hiçbir zaman koparmayan, onlardan güç alan bir dergi Varlık. Ve bugün 85 yaşında! Bunca yıldır yayın hayatımızı sürdürmemizde şüphesiz pek çok şair-yazarın katkısı var, hem onların hem de okurlarımızın desteğiyle yolumuza devam ediyoruz.

Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri, Türkiye’de yalnızca gençlere verilen en uzun soluklu ödül. Edebiyatımızda yapıtlarıyla belli bir yere gelmiş isimleri onurlandıran ödüllerin anlamını yadsıyacak değiliz, ama Varlık olarak daha yolun başındakileri desteklemeyi, okurlara tanıtmayı görev ediniyoruz. Herhangi bir ödülü kimin alacağı üzerine az çok tahminde bulunabilirsiniz, ancak Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nin şiir ve öykü dallarında kimlere verileceği her yıl tamamen bir muammadır. Hiçbir dergide metin yayınlamamış bir isim bile ödülümüze değer görülebilir. Ayrıca Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nin 28 yıllık tarihine bakıldığında sadece ödül alan isimlerin değil, seçici kurul tarafından dikkate değer bulunanların da edebiyat dünyamızda kendilerine saygın bir yer edindiği görülür, mesela öykü dalında Süreyyya Evren, Seray Şahiner, Murat Özyaşar, Nazlı Karabıyıkoğlu, Alper Beşe… Liste uzar. Şiir dalındakileri de saymaya kalkarsak yerimizi doldururuz. Evet, aslında ödül sadece bir imkân, önemli olan genç şair-yazarların yola nasıl devam ettiği. Ama az şey değil gençleri yüreklendiren bir ödülün bunca yıldır hayatını sürdürmesi ve edebiyatımıza yeni imzalar kazandırması.

2 Temmuz 1993 tarihli Sivas Katliamı’nın unutulmaması için Sait Maden’in bir sanatçı hassasiyetiyle hemen o ay hazırladığı, Ağustos 1993’te ve izleyen birkaç yıl boyunca Varlık başta olmak üzere pek çok edebiyat dergisinin kapağında yer alan grafik tasarım çalışmasını Mustafa Köz hatırlattı, bu değerli işe Hulusi Demirci günümüz teknolojisiyle yeniden hayat kazandırdı ve biz de Temmuz sayımızın kapağında yer verdik. Varlık Yayınları logosunun da yaratıcısı olan Sait Maden’i bu vesileyle şükranla, saygıyla anıyoruz. Sadece Sivas Katliamı’nın değil, bu konuda toplumsal bellek oluşturmayı amaçlayan çalışmaların da unutulmamasını istiyoruz, Attila Aşut’un okuyacağınız “Topluöldürümün 25. Yılında Sivas Kitapları” başlıklı yazısı buna iyi bir örnek.

Varlık hepimizin belleği. Varlık edebiyatın dönüştürücü gücüne inananların dergisi.

Hep birlikte Varlık’lı nice yıllara!

Mehmet Erte

 

2018 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri açıklandı!

Yorum bırakın

Dergimizin yayına başladığı 1933 yılından bugüne kadar özenle sürdürdüğü ‘edebiyatımıza yeni değerler kazandırma’ çabası, 85. yılımızda da edebiyatseverleri yeni imzalarla buluşturuyor. Bu yıl şiir dalında Enver Ali Akova, öykü dalında ise Semih Öztürk ödüle değer görüldü.

Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’ne katılım her yıl olduğu gibi yine yoğundu.

Şiir dalında ön elemeden geçirilerek seçici kurula sunulan dosyalar Gürkan Kanmaz, Muhammet Durmuş, Beytullah Kılıç, Ozan Türkmen, Elif Beler, Melis Arşin, Taha İhsan Çetin, Fulya Ordu, Oğuz Tecimen, Beyza Okumuş, Burak Kara, Örsan Gürkan, Talha Kuru, Kaan Eminoğlu, Güray Özçelik, Furkan Çirkin, Mizgîn Bulut, Sultan Gülsün, Bekir Dadır, Merve Uğurluel, Batuhan Saç, Bahanur Garan Gökşen, Büşra Berfin Oğur, Yasin Uysal, Buğra Çilsal, Halise Cansın Toprak, Emre Şahinler, Mehmet Ali Kuplay, Alexandra de Cramer, Mehmet Can Aycan, Ömer Okatali, Ayşe Türk, Eren Kolcuoğlu, Ersin Kartal, İbrahim Ercan, Farabi Orhan, Murat Taşçı, Enver Ali Akova, Kağan Server Atıcı, Necdet Agâh imzalarını taşıyordu.

Zeynep Uzunbay, Sina Akyol, Abdülkadir Budak, Metin Cengiz ve Salih Bolat’tan oluşan şiir seçici kurulu yaptığı değerlendirme sonucu ödülü oybirliğiyle Enver Ali Akova’nın “Olmasını İstediğimiz Bir Park” adlı dosyasına verirken; Eren Kolcuoğlu’nun “Göğün İlk Baskısı” adlı dosyasını ‘dikkate değer’ buldu.

Öykü dalında ön elemeyi geçenler Burak Şentürk, Semih Bülbül, Atakan Boran, Işıl Kurnaz, Şeyma Koç, Beyza Okumuş, Aslı Tirali, Hakan Unutmaz, Uğur Morkaya, Bekir Kerem Kurt, Ata Egemen Çakıl, Elif Erdoğan, Furkan Pişgin, Hakan Atacan, Mehmet Akburak, Fatih Yiğitler, Kerem Bakıcı, Tülin Acar, Sitem Şanlı, Semra Oğuz, Efe Uğur, Umut Göksal, Serkan Kaya, Hasan Begdili, Gürkan Kanmaz, Tuna Özkurt, Ali Yağan, Meriç Tuna, Serhat Kıran, Mustafa Kara, Halise Cansın Toprak, Semih Öztürk, Veysel Kobya, Bülent Ayyıldız, Barış Sonat, Merve Menekşe Özer, Gamze Öçal’ın dosyalarıydı.

Nursel Duruel, Feyza Hepçilingirler, Hatice Meryem, Mehmet Zaman Saçlıoğlu ve Feridun Andaç’tan oluşan öykü seçici kurulu, ödülü Semih Öztürk’ün “Önce Dağlar Kar Tutacak” adlı dosyasına verirken; Serkan Kaya’nın “Henüz Vurulmamış Atlar”, Elif Erdoğan’nın “Dokuzdan Küpe Çiçeği” dosyalarını ‘dikkate değer’ buldu.

Ödül alan ve dikkate değer bulunan isimlerin söyleşi, şiir ve öykülerine Varlık dergisinin Temmuz 2018 sayısında yer veriyoruz.

Varlık dergisi ve yayınlarının kurucusu Yaşar Nabi Nayır adına her yıl kuruluş yıldönümümüz olan Temmuz ayında şiir ve öykü dallarında verdiğimiz Gençlik Ödülleri’ne bugüne dek değer görülen isimler:

Şiir dalında:

1984: Behçet Aysan, Hüseyin Ferhad, Bedrettin Aykın
1986: Salih Bolat 
1991: Altay Öktem 
1992: İdris Özyol 
1993: Mesut Adnan 
1994: Tuna Kiremitçi 
1995: Özgür Özmen 
1996: Derya Çolpan 
1997: Selim Temo 
1998: Tarkan Çeper 
1999: Zafer Ekin Karabay, Can Bahadır Yüce 
2000: Özlem Tezcan, Alphan Akgül 
2001: Sinan Oruçoğlu, Mehmet Butakın 
2002: Ali Özgür Özkarcı 
2003: Mehmet Erte, Seyyidhan Kömürcü 
2004: Mehmet Öztek, Alperen Yeşil 
2005: Alper Gencer 
2006: Olcay Özmen 
2007: Yusuf Uğur Uğurel 
2008: Veysi Erdoğan 
2009: A. Barış Ağır
2010: Halil İbrahim Polat
2011: Taner Cindoruk
2012: Harun Atak
2013: Serap Aslı Araklı
2014: Miray Çakıroğlu
2015: Mehmet Karaca
2016: Mehmet Özkan Şüküran
2017: Devrim Horlu
2018: Enver Ali Akova

Öykü dalında:

1987: Cemil Kavukçu
1991: Sibel Türkmenoğlu 
1992: Semra Topal 
1993: Ülkü Çadırcı 
1994: Doğan Yarıcı 
1995: Nurdan Beşergil, Sema Kaygusuz 
1996: Müge İplikçi 
1997: Akın Sevinç 
1998: Karin Karakaşlı 
1999: Murat Saraçoğlu 
2000: Elif Çınar 
2001: Abdullah Mollaoğlu 
2002: Canan Akalan 
2003: Hakan Ergül 
2004: Temel Karataş 
2005: Mehmet Erkan 
2006: Gülçin Karaş 
2007: Birgül Oğuz 
2008: Burak Evren
2009: Aslı Akarsakarya
2010: Pelin Buzluk
2011: M. Özgür Mutlu
2012: Gökçe Parlakyıldız
2013: Şengül Can
2014: Nurullah Kuzu
2015: Arzu Uçar
2016: Gamze Arslan
2017: Pelin Kıvrak
2018: Semih Öztürk

Hüseyin Kıran’ın son romanı üzerine Burcu Şahin yazdı: İNSANLIĞIN TUHAF VE CAN SIKICI OYUNU: “DAĞ YOLUNDA KARANLIK BİRİKİYOR”DA DİL VE İKTİDAR. Varlık dergisinin Haziran 2018 sayısında.

Yorum bırakın

“Hüseyin Kıran’ın Dağ Yolunda Karanlık Birikiyor romanı, ‘etrafı kalın bir duvarla çevrili kalenin’ içinde yaşadığı söylenen kasaba halkının kayıtlı olduğu defterden Yakup’un çağrılmasıyla başlar. Yakup, görevi gereği kulağına ‘f ı s ı l d a n a n’ ismi bulup “…hükmü bildirme[li] ve bunun gerçekleştiğinden emin olana dek kendisine eşlik etme[li], kapı görevlisine çağrılan sakini teslim etme[lidir]” (Kıran, 2016: 7). Görevini yerine getirmek, kendini yakalamak için evine gittiğinde Yakup suçunun ne olduğunu bilmemektedir fakat yine de kendisine zorluk çıkarmaz. Kendini Yüce Meclis’in önüne çıkararak görevini layıkıyla yerine getirir. Neden çağrıldığı Yakup’a söylenene kadar yaşanan tedirginlikte, roman boyunca göremeyeceğimiz –aslında her yerde olan– Yüce Meclis’in otoritesi belirmeye başlar.”

 

 

55. Ölüm Yıldönümünde Nâzım Hikmet’i Güney Özkılınç’ın “Şair Kokan Bulutlar” adlı yazısıyla anıyoruz. Varlık dergisinin Haziran 2018 sayısında.

Yorum bırakın

“Nâzım’ın ölümü nedeniyle kendisinden yazması istenen Aragon’un söylediklerini anımsıyorum: ‘Hayır, yazamam, şimdi olmaz, rica ederim. Bırakın benim için bütünüyle ölsün… Bu insan içimde terütaze yaşadıkça hiçbir şey yazamam. Şimdi olmaz. Daha sonra…’”

55. Ölüm Yıldönümünde Nâzım Hikmet’i Güney Özkılınç’ın “Şair Kokan Bulutlar” adlı yazısıyla anıyoruz. Varlık dergisinin Haziran 2018 sayısında.

Fotoğrafta Nâzım Hikmet, Bursa Cezaevi Dokumacı Grubu ile.

Varlık dergisinin Haziran 2018 sayısında Bir Yayınevi köşesinin konuğu: Siren Yayınları. Sanem Sirer, yayıncılık maceralarını ve hedeflerini anlatıyor.

Yorum bırakın

“Özellikle ödüllü ya da listelere girmiş kitapları değil, iyi metinleri hedefliyoruz ve yeni olmaları dolayısıyla yayımlayacağımız pek çok metni henüz daha okuruyla karşılaşmamışken, word dosyası olarak okuyup değerlendiriyoruz. David Grossman’ın önümüzdeki aylarda yayımlanacak Man Booker International Ödüllü Bir At Bir Bara Girer’i, kitap dünya çapında ses getirmeden çok önce alındı, keza Tea Obreht’in Orange ödüllü Kaplanın Karısı ya da Colson Whitehead’in geçtiğimiz yıl Pulitzer’den Arthur C. Clarke’a varan pek çok seçkin ödüle layık görülen Yeraltı Demiryolu adlı romanı, henüz özgün dillerinde yayımlanmadan bizim programımıza alınmıştı. Günümüz edebiyatını yayımlıyor, geleceğin seslerini irdeliyoruz. Bugünün insanının yaşam deneyimini de karşılayan ve yansıtan, bazısı ileride klasikler arasında anılacak kitaplar bunlar. Janr belli: Edebiyat.”

Ezel Akay, Varlık dergisinin Haziran 2018 sayısında Sinema ve Edebiyat köşesinin konuğu oldu ve İsmail Doruk’un sorularını yanıtladı: “Ben bir hikâye anlatıcısıyım. Hikâye yaratıcısı değilim.”

Yorum bırakın

“Türkiye’de senaryo yazımının önündeki en büyük engel yazarların okumuyor olmasıdır. Yani bu senaristler edebiyattan faydalanmıyorlar. Edebiyat, yazının mükemmelleştiği, yazıyla bir fikir ve dünya yaratmanın çok olgunlaştığı bir sanat alanıdır. Hikâye anlatmak yazıyla başlamıştır. Bir başka hikâye anlatıcısı; bu müzisyen olabilir, ressam olabilir, dansçı olabilir, tiyatrocu olabilir, sinemacı olabilir. Bunların hepsi diğer hikâye anlatıcılığı alanlarından ilham alırlar. Sinema da yazıyla başladığı için, geleneğinde yazı bulunduğu için edebiyat dünyasından örnek alması, ona bakması çok normal bir şeydir. Başka bir şey daha diyecek olursam, ben bir hikâye anlatıcısıyım. Hikâye yaratıcısı değilim. Bunu yapabilirim ama bu mesleğin adı anlatıcılık; sen bana bir hikâye anlat, ondan sonra o hikâyeyi bir de ben anlatayım. Benim işim bu. Fıkradan örnek verelim, sen anlatırsın kimse gülmez, öbürü anlatır herkes güler ya; işte anlatım bu ikisinin arasındaki belirsiz garip alanda duruyor.”

Varlık, Haziran 2018 / Editörden: “Kültürel iktidar meselesi üzerine”

Yorum bırakın

Son yıllarda sağ kesimden bazı yazarların gündemden düşürmedikleri bir mesele var: “kültürel iktidar”. Biz de geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkede radikal bir değişimi gerçekleştirmiş olmalarına rağmen hâlâ kültürel iktidarın ellerinde bulunmadığını dile getirmesi üzerine Varlık’ın Eylül sayısında “AKP ve Kültürel İktidar” dosyası hazırlamıştık. Bu sayımızdaki Kültür Gündemi köşemizde Selçuk Orhan, perspektifi biraz daha derinleştiriyor, İslamcı yazarların kültürel iktidarı nasıl sorunsallaştırdığını tartışıyor.

Aslında meselenin İslamcı yazarlar açısından tarihi eskilere dayanıyor. Onların bu konudaki tüm fikirlerini tek bir çuvala koyup eşitlemek doğru olmaz, ancak ilk bakışta dikkatimizi çeken hattı aktaralım: Siyasi iktidara göre yavaş el değiştiren kültürel iktidar hâlâ Batılılaşma yanlısı bir seçkinci kitlenin (“sol”un veya “Kemalist beyazlar”ın) elindedir ve devrilmesi gerekir.  Buluştukları payda halkın beğenisi, yerel olanın yüceltilmesi, Batı karşıtlığı. Neden Batı karşıtlığı? Çünkü bizim bu ülkede modernleşme dediğimiz şey Batılılaşma. Peki Türkiye’de örneğin edebiyat tarihi nasıl yazılıyor? Toplumsal modernleşme (Batılılaşma) çizgisinde. Vesaire.

Geçmişte ve günümüzde kimi şair-yazarların, sanatçıların İslamcı oldukları için görmezden gelindiği gerçeğini ihmal edemeyiz. İslamcı şairleri, yazarları ve çıkardıkları dergileri de hesaptan düşemeyiz. Ama bugün bazılarının hem iktidarda olup hem de mağdur edebiyatı yapmasının, bir yandan da kültürel iktidar talep etmesinin bir açıklaması olmalı.

Gerçekten bir kültürel iktidar var mı? Yoksa bu adlandırma bir yalanı, boşluğu, kısırlığı örtmeye mi yarıyor? Onyıllardır muhafazakâr partilerce yönetilen Türkiye’de sol düşünce kültür alanında nasıl bir imtiyaz sahibiydi? Hangi davanın şairleri, yazarları sürüldü, cezaevlerinde ömürlerini tüketti? Diğer yandan, kültürel iktidarı Kemalistlerle tarif etmek resmî tarihe muhalif olarak gelişen edebiyat ve sanatımızı çöpe atmanın en kolay ve haksız yolu değil mi? İktidarı destekleyen televizyonlarda, gazetelerde köşeleri tutup, belediyelere bağlı kültür merkezlerinde programlar düzenleyip, yani solun hiçbir zaman oturmadığı bir tahta yerleşip “Buralarda bir zamanlar siz vardınız ve halkı aldatıyordunuz,” diyorlar. Gelelim kültürel iktidarı Batılılaşma / modernleşme çizgisinde açıklayanlara. Belki de en anlaşılır şeyi onlar söylüyorlar, ama bu ülkede hiç kimse Batılılaşmamış gibi yapamaz. Milliyetçilik ve İslamcılık bile Batı etkisinin sonuçlarıdır.

Öyleyse içinde bulunduğumuz puslu havada bu kültürel iktidar belirlemesinin kimin çıkarına nasıl hizmet ettiğine bakmamız gerek, çünkü kültürel iktidara karşı mücadele etmek, böyle bir (gerçek veya sanal) iktidara yerleşmekten daha kârlı görünüyor. Herhalde bir kesimi hedef gösterip kendi saflarını sıkılaştırmaya çalışıyorlar. Biz de yanlış gördüğümüzü düzeltmek için çalışmaya devam ediyoruz.

Mehmet Erte